Monday, August 19, 2013

Öksürük

Çocukken zamansız bir göle girme macerasının ardından ciğerlerim hassaslaşmış olacak ki herkes üşüttüğünde nezle grip olurken ben zatürre yada bronşitin kıyısından geçerim genelde. Annem ise bu konuda öyle diken üstünde ki kocaman kadın oldum hala ben öksürmeye başlayınca anormalleşiyor. Bu durumu Zehra hastalanıncaya kadar anlamamış, kendimi suçlu hissetmiş; hatta hastaysam mümkünse annemle görüşmemeyi tercih etmiştim. Malum söylenmeler ve yapılacaklar listesi bir türlü bitmek bilmiyordu annem tarafından.
Veeee benim kuşum hastalandı:( Annem dedi ki: "Anladın mı beni şimdi?" Hayatımda çok nadir bu kadar içten "anladım" demişimdir herhalde. Çünkü kuşum her öksürdüğünde içimde bir şey hop ediyor.

Kuaförün İhaneti


Biliyorum Agatha Christie romanı başlığı gibi oldu. Aslında biraz daha böyle giderse olay bir cinayet yada intiharla bitebilir;)Herşey kuaförümün mesleği bırakmasıyla başladı. Bendeki şans sizi şaşırtsa da benim için normal bir durum. Genelde elimi attığım şeyleri kurutma özelliğim vardır. Adam kocaman kuaför salonunu bırakıp abisiyle çalışmak için başka bir şehre taşındı. Bundan daha büyük ihanet olabilir mi? Halbuki ben onun için Ankara'dan İstanbul'a saç kestirmeye gidiyordum:( Ben de Ankara'da kuaför aramaya başladım. Üç ayrı kuaföre değişik zamanlarda saçlarımı kestirdim. Hepsi de hüsranla sonuçlandı. Kuaförlerin biri kokoş diğer ikisi orta halliydi. Yani hiçbiri mi bilmez saç kesmeyi? Fönlüyken herşey çok güzel. Saçıma kendim şekil vermeye çalıştığımdaysa olay bir felakete dönüşüyor. Malum bir de bebek olunca çok vaktim olmuyor saçlarımla uğraşmaya. En sonunda çareyi saçlarımı uzatıp toplamakta buldum. Bir daha kuaföre gidip dert anlatıp tekrar hüsranla sonuçlanırsa olay Agatha Christie romanına dönebilir gerçekten de.